En Çokta Hendek'te Yürümeyi Özledim
Gurbet bu olsa gerek gözlerim doluyor,yüreğim kabarıyor özledim işte memleketimi ...
Of of diye içimdeki özlemimi dışa vururken, öğretmen arkadaşlar "yine efkar bastı değil mi?" diye soruyorlar...
Bilmeyen de diyecek ki sanki Hendek, Paris ?
Evet, benim için Paris'ten de öte...
En çokta Büyük Cami'nin ordan üniversiteye kadar yapılmış parkeli yolda yürümeyi özledim.[M.Sencer Caddesi]
Ve sonra Ahşap Kafeye gidip arkadaşlarla oturmayı ve Serdar'ın hemen yanıma gelip "abi ne içersin" demesini ?
Bende her zamanki gibi "Kuş burnu"abisi... demeyi özledim.
Özledim!
Parkeli caddemde yürümeyi.Bilirim bir arkadaşım orada bir yerde oturuyor.
Bilirim sinemanın önünde yine beni lafa tutacak.
Bilirim yine bir arkadaş "- hacı çakmağın var mı diyecek ? "
Ve sonra ekleyecek "Ha pardon hacı, sen sigara içmiyordun değil mi ? Kusura bakma hade eyvallah..."
Özledim!
Bayram'ımı "hadi aga Ahşap'a gidek, gidekte iki muhabbet edek..." demesini.
Özledim!
Aykut ile yazacağımız romanın bölümlerini tartışmayı...
Özledim!
Yediğimiz iki parça simiti ve içtiğimiz kuşburnunu...
Ve sonra gece on ikiye kadar boş boş gezip :
" hey Ekrem abi ! ordan bize 2 köfte ekmek at" demeyi özledim...
Of of...
Ey Hendek !
Ne biçim bir aşksın sen?
Yağmurunu,havanı,toprağını özledim senin...
Ah şu "şehir kameraları da" olmasa ne ederdim?
Ne ederdim Hendekkkkkk ne ederdim...?
Birde ailem var.
Onları saymaya gücüm yetmiyor bile....
Sezer ÇALIŞKANOĞ
SASON- 3 Nisan 2010